Yeşilçam Sineması’nda İstanbul - Değişen Kültür ve Toplumsal Yaşam
Abstract
1950’li yıllardan itibaren Türkiye’de, şehirler hızla dönüşmeye ve yeni değerler yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Yeşilçam Sineması’nın doğduğu bu dönemde, yönetmenler ve senaristler mevcut değişimlere bigâne kalmamış ve toplumsal meseleleri sinemanın diliyle aktarma çabası içine girmişlerdir. Bu durum elbette sadece bu döneme mahsus bir durum değildir. 1927’lerden itibaren başlayan süreç 1950’lilerden itibaren daha güçlü bir atılım göstermiştir. Türkiye’de sinema bu dönemde kurumsallaşma ve yaygınlaşma eğilimi içine girmiştir. Film sektöründeki bu canlılık, 1960’larda en üst noktalara ulaşmıştır. 1960’larda başlayan ve 1970’lerin ortalarına kadar devam eden dönem ise Türk Sineması’nın altın dönemi olarak kabul edilir. Bu dönemde ekonomik, sosyal ve kültürel değişim filmlerin neredeyse ana malzemesi haline gelmiştir. Toplumsal meselelere duyarlı yönetmenler tarafından çekilen filmlerde çarpık kentleşme, mahalle kültürü ve gecekondulaşma, gelenek ve batılılaşma, sanayileşme ve onun doğurduğu neticeler, taşradan büyük şehirlere göç, gurbet, sınıf atlama çabaları, aile ve kadın sorunları gibi meseleler filmlerde ele alınan belli başlı temalar olmuştur.
Bu altın dönemin ardından Yeşilçam Sineması, 1970’lerin ortalarına doğru bir kriz dönemine girmiş ve 1980’lere kadar ciddi bir durgunluk yaşamıştır. Sektörün kendi sorunları ve film maliyetlerinin yükselmesinin yanı sıra televizyonun yaygınlaşması, ekonomik ve toplumsal belirsizliğin had safhaya ulaşması seyirci sayısında da düşüşe sebep olmuştur. 1970-1980 döneminde de sosyal ve kültürel meseleler beyazperdeye yansıtılmaya devam etmiş; doğu ile batı, geçmiş ile gelecek, kent ile taşra, kadın ile erkek ve vicdan ile paranın çatışması ele alınmıştır. 1980’lerden sonra ise yeni anlayışlar sinemaya hâkim olmaya başlamıştır. Yaklaşık olarak 30 yıl süren ve Türk Sineması’nda Yeşilçam dönemi olarak isimlendirilen bu dönem kitabımızın odaklandığı esas dönemdir.
İstanbul’un 1950’lerden 1980’lere kadarki sosyal ve kültürel dönüşümünü anlama çabasının bir ürünü olan bu kitap aynı zamanda, şehrin farklı imajlarını, anlamlarını, çağrışımlarını ve zihinlerdeki temsilini de analiz etmeyi hedeflemektedir.